jose saramago bilinmeyen adanın öyküsü özet / Bilinmeyen Adanın Öyküsü (José Saramago) kitap incelemesi

Jose Saramago Bilinmeyen Adanın Öyküsü Özet

jose saramago bilinmeyen adanın öyküsü özet

Bilinmeyen Adanın Öyküsü

Bilinmeyen Adanın ÖyküsüJosé Saramago'nun yazmış olduğu uzun öykü türündeki kitap. Orijinali 1997 yılında "O conto da Ilha Desconhecida" adıyla Portekizce olarak yayınlandı. Türkçeye çevirisi ise 2001 yılında Efe Çakmak çevirisiyle Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'ndan, 2014 yılında ise Emre İmre'nin çevirisi ve Birol Bayram'ın çizimleri ile de Kırmızı Kedi Yayınevi'nden yayımlandı.

Konusu[değiştir

MERHABALAR,

1998 Nobel Edebiyat Ödüllü Portekizli yazar José Saramago'nun okuduğum üçüncü kitabını paylaşmak istiyorum sizlerle...  Daha önce okuduğum iki kitabına göre daha umutlu daha pozitif bir hava sergilese de yazarın klasik tarzının hakim olduğu kısa ama bir o kadar da ağır ve de güzel bir kitap bence. 

“Kim olduğunu bilmiyorsan kendin olabilmen mümkün değildir.” (Sayfa 26)

ARKA KAPAK

“Bir adam kralın kapısını çalmış ve ona demiş ki, Bana bir tekne ver.”

Bilinmeyen adaların kalmadığına inanılan bir dönemde bilinmeyen ada arama cesaretine sahip bir adamla böyle bir cesareti görüp hayatını değiştirebileceğine inanan bir kadının büyük usta Saramago’nun eşsiz anlatısında edebiyat tarihine geçen yolculukları böyle başlar. Emrah İmre’nin Portekizceden çevirisi ve Birol Bayram’ın desenleriyle okurun minör başyapıtlarından olacaktır Bilinmeyen Adanın Öyküsü.

“(...) ben bilinmeyen adayı bulmak istiyorum, o adaya ayak bastığımda kim olduğumu öğrenmek istiyorum, Bilmiyor musun ki, Kendinden dışarı çıkıp kendine bakmadıkça kim olduğunu asla bilemezsin, (...)”

“Saramago görünüşte sade bir öyküyü basit bir dille ve masum karakterlerle aktarıyor; okurlar, hayalperestler ve âşıklar psikolojik, romantik ve toplumsal altmetinleri fark edecektir.”

ÖZET

Tekne isteyen adam, kralın kapısını kalmış, Krala isteğini iletmek için üç gün beklemiş. İsteği Kralı konuşmakmış. Kralın evinin pek çok kapısı varmış. Kral daha çok armağanlar kapısında vakit geçirmeyi severmiş. Ancak tekne isteyen adam ısrarlı ve kapıdan o ayrılmadan başkası Kraldan istekte bulunamayacağından Kral adamla görüşmeye mecbur kalmış.

Adam Kraldan Bilinmeyen Adayı bulmak için bir tekne istemiş. Başlangıçta; bilinmeyen ada kalmadığını düşünene Kral bir süre sonra ikna olmuş ve adama bir karavela verilmesini emretmiş. Adam elinde Kraldan aldığı kart ile teknesini almak için limana gitmiş.

Bu sırada adama kapıyı açan ve adamın üç gün kapıda beklediği sırada adamı izleyen temizlikçi kadın da Kral evinin kararlar kapısından çıkmış, adamı takip etmekteymiş. Kadın artık sarayı değil, tekneyi temizleyecekmiş. 

DEVAMI KİTABIMIZDA... 

“…Saçma, bilinmeyen ada kalmadı artık, Bilinmeyen ada kalmadığını nereden biliyorsun, kral efendi, Haritalarda bütün adalar var, haritalarda sadece bilinen adalar var, Peki bulmak istediğin bu bilinmeyen ada neyin nesi,Bunun cevabını bilseydim ada zaten bilinmeyen olmaktan çıkardı, Bu adayı kimden duydun, diye sormuş kral biraz ciddileşerek, Kimseden, Öyleyse niçin var diye tutturuyorsun, Çok basit bilinmeyen bir adanın var olmaması imkansız olduğu için,…” (Sayfa 17)

“…Buraya benden bir tekne isteme geldin demek, Evet, buraya senden bir tekne istemeye geldim, Sen kim oluyorsun ki sana bir tekne vereyim, Sen kim oluyorsun ki bana tekne vermeyeceksin, Ben bu krallığın kralıyım ve krallıktaki tüm tekneler bana aittir, Bu gidişle onlar sana değil, sen onlara ait olacaksın, Ne demek istiyorsun, diye sormuş kral huzursuzca, Tekneler olmasa sen bir hiçsin,oysa tekneler sen olmasan da rahatlıkla denize açılabilirler,…” (Sayfa 17)

“Senin gibi bir deniz adamının, bilinmeyen ada kalmadı, demesi çok tuhaf, ben bir kara adamı olmama rağmen bilinen adalar dahil tüm adaların ayak basılmadıkları sürece bilinmeyen ada sayıldıklarını biliyorum, Ama sen anladığım kadarıyla şimdiye kadar kimsenin ayak basmadığı bir adayı aramaya çıkacaksın, Hangi ada olduğunu varınca anlayacağım artık, Varırsan tabi,”(Sayfa 26)

“...rüya hünerli bir sihirbazdır, varlıkların boyutlarını ve birbirlerine olan uzaklıklarını değiştirir, yan yana uyuyan kişileri ayırır, birbirine uzaktaki kişileri kavuşturur, kadın birkaç metre ötesinde uyuyor olsa da adam ona nasıl ulaşacağını bilemez, oysa ne kolaydır iskele tarafından sancak tarafına geçmek.” (Sayfa 46) 

KİTAPTAN NOTLAR

Daha önce “KÖRLÜK” ve  “GÖRMEK” adlı kitaplarını okuduğum yazarın okuduğum üçüncü kitabı oldu BİLİNMEYEN ADANIN ÖYKÜSÜ. Yazım tarzına, uzun paragraflarına ve kullanmadığı noktalama işaretlerine alıştığımdan okumak oldukça kolay geldi kitabı.

Kitabımız toplamda 58 sayfa ve içerisinde Birol Bayram’a ait çizimler var. Bu konuda yayınevi ve çizeri kutlamak gerektiğini düşünüyorum. Çizimler gerçekten çok güzel olmuşlar. Bu şekliyle kitaba “Küçük Prens” havası katılmış.

Kitabın kısa olmasından da olsa gerek kitapta karakter sayısı oldukça az tutulmuş, Tekne İsteyen Adam, Temizlikçi Kadın, Kral, Liman Amiri dışında karakter yok. Yine karakterlere tarzına sadık kalarak yazar karakterlere isim vermek yerine yazar yine sıfatlandırarak tanımlamış.

Tekne isteyen adamın rüyası bana Nuh’un gemisini hatırlattı. Burada kullanılan mecazları da beğendim. 

İstenildiğinde bir saat gibi kısa sürede okunabilecek, altı çizilmesi gereken bolca cümle taşıyan beğendiğim bir kitap oldu. Okumaya düşünenlere tavsiye ederim. 

Bilinmeyen Adanın Öyküsü (José Saramago) kitap incelemesi

 Bilinmeyen Adanın Öyküsü kitap incelemesi

Yazar:José Saramago
Sayfa Sayısı:64
Yayınevi:Kırmızı Kedi Yayınevi
Puanım:8/10

           

Bilinmeyen Adanın Oykusu
  Ne zamandır Jose Saramago’ya başlamak istiyordum. Yazarın en iyi kitaplarından biri olan Körlük’le başlarsam kitaptan ve yazardan istediğim verimi alamıyacağımı bildiğimden önce yazarın kısa bir kitabıyla ısınma turu atmaya karar verdim. Bu düşüncemle de geçen ay aldığım e-kitap okuyucuya “Bilinmeyen Adanın Öyküsü” kitabını yükledim ve bu cihazda da ilk defa bir kitap bitirmiş oldum. Kitaba başladığım da ilk dikkatimi çeken konuşmalarının ardı ardına virgüller yardımıyla dizilmiş olduğuydu. Araştırmalarım sonucunda da yazarın virgül ve noktadan başka noktalama işareti kullanmadığını öğrenmiş oldum. Güzel mi olmuş derseniz. Şahsen ben tüm noktalama işaretlerinin kullanılması taraftarıyım. Tabi arada böyle farklı yöntemler okumak da güzel oluyor ama yazarın bu yöntemi biraz okumayı güçleştiriyor. Bazen hangi karakter konuşuyordu yahu diyebiliyorsunuz. Tabi bu kitap masalımsı ve basit bir anlatıma sahip olduğu için kolay bir anlatımı olduğu için çok sorun yaşamıyorsunuz. Kitabı okurken az da olsa Küçük Prens tadı almadım dersem de yalan olur.

               Kitap bizi bir sarayla karşılıyor. Bu sarayın bazı kapıları varmış. Kral hep armağanlar kapısının önünde bekleyerek hediyeleri beklerken istekler kapısındaki insanların isteklerinin krala ulaşması gecikip duruyormuş. Yazar burada devletlerdeki saçma sapan düzendeki bürokrasileri çok güzel eleştiriyor. Bir istek krala ulaşana kadar en az 10 kişiye aktarılıyor ve bu 10 kişi de sadece istekle ilgilenmek yerine diğerine isteği söylediği için iş uzayıp gidiyor ve en son bir hizmetçinin insiyatifine kalıyor. Yani saçma bir durum ortaya çıkıyor. Size bu olayı  biraz somutlaştırayım. Lise yıllarında tel takıyordum ve bu telin ücretini özelde bile yaptırsan sigorta sayesinde devlet ödüyordu. Bu nasıl mı oluyordu? Öncelikle para senin cebinden çıkardı. Daha sonra bu çıkan parayı alabilmek için diş hastanesine giderdin. Hastanenin içinde macera başlardı. En az 10 yeri gezerdin. Birisi ağzına bakar gerçekten tel takıyor mu diye. Birisi bir imza atar falan. Tabi imza atacak kişi yoksa beklersin iki saat. Yahu devlet karsılıyor niye baştan para verirsin? Devlet direk doktara versin işte. Ama yok illa uğraşacan saçma evraklar için. Neyse fazla uzatmadan bu istekler kapısına bir gün bir adam geliyor ve isteğini sadece krala söyleyeceğini söylüyor. Bu adam çok azimli biri olduğu için asla kapıdan ayrılmıyor ve kral sonunda merakından kapıya gelir. Adam bilinmeyen bir ada bulmak için kraldan bir gemi istiyor. Tabi kral sert bir dille tüm adaların keşfedildiğini söylüyor. Niye insan çoğu zaman sadece gördüklerinden yola çıkarak bu kadar kesin konuşabilir ki? Sonuçta keşfedilmiş adalarda keşfedilmemişken hala yerlerinde duruyordu ve insanlar gene tüm adaların keşfedildiğini düşünüyordu. İşte insanoğlu çoğu zaman gözleriyle görmeden bir şeye inanmayı reddetmek istiyor. Reddetmek yerine sorgulama yoluna gitmesi en iyisi olacaktır. Allah’ı yok sayan bir insan da kesin dille yok olduğunu söyleyeceğini var olabileceğini düşünüp az sorgularsa eminim bu kadar kesin konuşmayacaktır. Neyse biz konuya dağıtmadan kitaba dönelim.

Tabi istekler kapısında aynı anda sadece bir kişi isteğini belirtebildiği halk toplanmış ve hemen adamın isteğinin kabul edilip ayrılmasını istiyor. Tabi bakıyor kral millet sesini yükseltmiş kızmaya başlamış mecbur isteğini kabul ediyor. Burada şunu görmeliyiz ki her yapılan iyilik gerçekten içten geldiği için yapılmamaktadır. Çoğu zaman iyilikler bir çıkar için yapılır ne yazık ki. Dışardan bakan biri de vay be halka bak ne iyi insanlar, kral da çok iyiymiş yahu diyebilir ama olayın iç yüzüne baktığımızda hepsinin kendi çıkarları için bu iyilikleri yaptıklarını görebiliyoruz.

Adam şu cümlelerle insanın kral bile olsa aciz bir varlık olduğunu gösterek bize ne kadar cesaretli biri olduğunu gösteriyor:

     ,Tekneler olmasa sen bir hiçsin, oysa tekneler sen olmasan da rahatlıkla denize açılabilirler, (Kırmızı Kedi Yayınevi)

               Keşke her zengin ve mevki sahibi insan bu adam gibi düşünebilse de dünya daha yaşanılabilir hale gelse ama işte bu kadar toz pembe bir hayat istiyorsak masallarda yaşamamız gerek.

              

Bilinmeyen Adamın Oykusu
Adam bu adayı kendini bulabilmek için aradığını söylüyor. Çünkü adama göre kendinden dışarı çıkmadıkça kendini göremezsin. Tamda yıllardır ben de bu durumu düşünürdüm. Dışarıyı, başka insanları çok güzel gözlemleyip, bir fikir de bulunabilirim ama kendime baktığımda sadece bir sis bulutu görebilirim. Mesela şu yazı olayında bile habire arkadaşlarıma lütfen objektif eleştirin derim. Çünkü harbiden yazdığım yazının güzel mi ya da kötü mü olduğunu kestiremiyorum. Bu yüzden de başkalarının fikirlerine çok önem veriyorum. Adam da belki bilinmeyen adayı bulduğunda kendimi öğrenirim umuduyla bu yolculuğa çıkmak istiyor. Bu yolculuğunda da ona eşlik etmek isteyen biri var: Adamın azmine hayran kalan kralın hizmetçisi. Adam bulamayınca hiç bir tayfa yapmak istediği istediği işten cayar gibi olsa hizmetçi onu tekrardan cesaretlendirir ve ikisi bu bilinmeyen adayı aramaya çıkarlar. Yazar burada bize ne olursa olsun başarıp başaramıyacağımız belli olmasa bile bir işe başladık mı sonunu görene kadar çabalamamızı öğütlüyor. Tabi ne kadar haklı tartışılır. Çünkü insan başarısız olacağını bile bile bir işe girerse işin sonunda başarısız olacağından üzülebilir. Tabi baştan başarısız olacağını bilen bili niye sonunda üzülsün ki? Zaten hep başaramayacağını biliyor. Neyse fazla saçmalamadan kitaba geçeyim.

               Kitapta bir de hizmetçinin durumu dikkatimi çekti. Hizmetçi yeni yerler bulma yeni şeyler yapma umuduyla kararlar kapısından geçip saraydaki hizmetçilik görevini bırakıyor ama gene de gemide de hizmetçi olarak bu işine devam etmiş oluyor. Bazen ne kadar uğraşsak da bazı şeyleri değiştirdiğimizi düşünürken kaderimizin aynı monotonlukta ilerlediğini farkedemiyoruz.

               Kitabn sonunu da yazar bize bırakmış diyebilirim. Bu iki maceracının ne yaptıklarını bilmiyoruz. Heralde yazar sonunu okuyucuya bırakarak adam gibi okuyucularında kendi benliklerini bulmasını istemiş olabilir. Neyse bu kadar yeter heralde yazı da uzamadan bitireyim. Herkese bu kitabı öneririm. İnşallah bu yazardan başka kitaplar da okuyacağım. Bu arada şimdi aklıma geldi. Yazar gibi bu yazımda ben de sadece nokta ve virgül kullanabilirdim. Ama şimdi bu kadar yazdım, değiştirmesi zor olacak. Bir de zaten ben bazen tüm noktalama işaretlerini kullanırken bile anlaşılmaz olurken bir de yazar gibi sadece iki noktalama işareti kullansaydım iyice ortaya okunmaz olurdum. Neyse neyse. Fazla saçmalamadan ve bu yazı 1000 kelimeyi geçmeden burada bitiriyorum. Herkese bol kitaplı günler diliyorum.

Blogumun instagram hesabını takip etmek istersen buraya tıklayabilirsin.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.