orhan veli veda / Orhan Veli Kanık - Veda Şiiri - Antolojime Ekleyen Üyeler

Orhan Veli Veda

orhan veli veda

Bu güzel havalarda veda etmişti: Orhan Veli yaşında

Damla Uğantaş

Beni bu güzel havalar mahvetti, 
Böyle havada istifa ettim 
Evkaftaki memuriyetimden. 
Tütüne böyle havada alıştım, 
Böyle havada aşık oldum; 
Eve ekmekle tuz götürmeyi 
Böyle havalarda unuttum; 
Şiir yazma hastalığım 
Hep böyle havalarda nüksetti; 
Beni bu güzel havalar mahvetti.

Tam 64 bahar önce, henüz 36 yaşındayken hayata veda eden Orhan Veli "Güzel Havalar" şiiirinde böyle der; beni bu güzel havalar mahvetti

Türk şiirinde "Garip" akımının sembol ismi Orhan Veli’nin bugün doğum günü, 36 yaşında hayata gözlerini yuman şair yaşasaydı, yaşında olacaktı…

36 yıllığına uğradığı bu dünyada büyük bir isim bırakan, Türk şiirine damga vuran isimler arasında ön sıralarda yer alan Orhan Veli Kanık kimdi? İlk cevap, "Ben Orhan Veli" dizesiyle başlayan şiirinde kendisinden:

Ben Orhan Veli
"Yazık oldu Süleyman Efendiye"
Mısra-i meşhurunun mübdii..
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela adamım, yani
Sirk hayvanı falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Bir evde otururum,
Bir işte çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Oktay Rıfat'la Melih Cevdet'tir
En yakın arkadaşlarım

 “Yeni bir zevk ortaya çıkarabilmek için eski olan her şeyden uzak duran” Orhan Veli’ye göre kafiye ilkel; mecaz, teşbih, mübalağa gibi edebi usuller gereksizdi.” Melih Cevdet ve Oktay Rifat’la birlikte şiirlerini topladıkları “Garip” bu amacın manifestosu oldu, yarattıkları akımın da adı. Biçime, kurala, gösterişe karşı çıkan Garip'çilerle şiir sokak lisanında, her türlü dolayımdan bağımsız olarak sokağa açılmıştı.

Mektup alır, efkarlanırım;
Rakı içer, efkarlanırım;
Yola çıkar, efkarlanırım.
Ne olacak bunun sonu, bilmem.
"Kazım'ın" türküsünü söylerler,
Üsküdar'da;
Efkarlanırım.

O ekmeği, denizi, rakıyı, en yalın, en “sokak” haliyle şiire taşıdı. "Yazık oldu Süleyman efendiye" şiiri dönemin edebiyatçıları arasında önemli tartışmalara konu oldu:

“Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
nasırdan çektiği kadar;
çirkin yaratıldığından bile
o kadar müteessir değildi;
kundurası vurmadığı zamanlarda
anmazdı ama allahın adını,
günahkâr da sayılmazdı.
yazık oldu Süleyman Efendiye

Kimi edebiyatçıların tepkisine neden olan şiir, kimilerince “Türkçe’de yazılmış en güzel dizeler arasında” söz konusu edildi. Şiirlerinin yanı sıra bu tartışmalar Orhan Veli’nin geniş kitlelerce tanınmasını sağladı, kendisine duyulan ilgiyi arttırdı.

Türk hikâyesinin büyük ismi Sait Faik Abasıyanık Orhan Veli'yi bu gel-gitler arasında anlatır:

"Üzerinde en çok durulmuş, zaman zaman alaya alınmış, zaman zaman kendini kabul ettirmiş, tekrar inkâr, tekrar kabul edilmiş; zamanında hem iyi hem kötü şöhrete ermiş bir şair."

Hayatı

yılında İstanbul’da doğan şair lise yıllarında edebiyata ilgi duymaya başladı. Babasının görevi nedeniyle Ankara’ya taşınan Orhan Veli, Gazi İlkokulu'nu ve Ankara Erkek Lisesi’ni bitirdi. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın öğrencisi olduğu lise yıllarında Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat  ile tanıştı.

PTT Genel Müdürlüğü Telgraf İşleri Reisliği Milletlerarası Nizamlar Bürosu'nda memurluk yapan Orhan Veli, askerliği bitirmesinin ardından döndüğü Ankara’da Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu'nda çalıştı. Hasan Âli Yücel'in Milli Eğitim Bakanlığı görevinden ayrılmasının ardından bakanlıktaki görevinden istifa etti. yılının sonuna doğru Bedri Rahmi EyüboğluAbidin DinoNecati CumalıSabahattin EyüboğluOktay Rifat ve Melih Cevdet'in de aralarında bulunduğu arkadaşlarıyla birlikte bir edebiyat dergisi çıkarmaya karar verir.

Masraflarını Mahmut Dikerdem'in karşıladığı ve 15 günde bir yayımlanacak olan “Yaprak”ın ilk sayısı 1 Ocak 'da çıkar. Cahit Sıtkı TarancıSait Faik AbasıyanıkFazıl Hüsnü DağlarcaCahit Külebi gibi yazar ve şairlerin yazdığı Yaprak, 1 Haziran 'ye kadar 28 sayı yayımlandı.

Orhan Veli, “Yaprak”ın kapanmasının ardından İstanbul'a döndü. Aynı yıl 10 Kasım'da bir haftalığına geldiği Ankara'da belediyenin kazdığı bir çukura düştü ve başından yaralandı. İki gün sonra İstanbul'a döndü. 14 Kasım günü bir arkadaşının evinde öğle yemeği yerken fenalık geçiren şair hastaneye kaldırıldı. Beyinde damar çatlaması yüzünden başlayan rahatsızlığın sebebi doktor tarafından anlaşılamadı ve şaire alkol zehirlenmesi teşhisiyle tedavi uygulandı. Beyin kanaması geçirdiği sonradan fark edilen Orhan Veli, aynı akşam sekizde komaya girdi ve gece ’da Cerrahpaşa Hastanesi'nde hayata veda etti.

Orhan Veli’yi hastanede ziyaret eden Ahmet Hamdi Tanpınar olayı şöyle anlatır:

“Daha orta mektebin birinci sınıfında talebem olan Orhan'ı Cerrahpaşa Hastanesi'nde son defa oksijen çadırının altında yarı çıplak, güçlükle nefes alır ve o kadar güzel hayallerin yakaladığı dünyamızı yalnız akı görünen gözlerinden boşanırken gördüğüm günü hiçbir zaman unutamam. Şiirimize tatlı anlaşmazlığı ve lezzeti getiren zekâ, kendisi olmaktan çıkmıştı.”

36 yaşında ölen şairin cenazesi 17 Kasım 'de, Beyazıt Camisi'nden kaldırıldı. Cenaze, akademisyenler, yazar ve sanatçılardan oluşan kalabalık tarafından Sirkeci'ye  kadar taşındı, oradan bir otomobil ile Aşiyan Mezarlığı'na götürülerek toprağa verildi.

1 Şubat 'de arkadaşları tarafından anısına “Son Yaprak” çıkarıldı. Tek sayı olarak basılan bu dergide, Orhan Veli rahatsızlandığında üzerinde olan ceketin cebindeki diş fırçasını saran kâğıda yazılmış olarak bulunan ve hiç yayımlanmamış olan Aşk Resmi Geçidi* şiiri de yer buldu.

Cemal Süreya'ya göre Orhan Veli şiiri

Türk şiirine damga vuran isimlerden, İkinci Yeni akımının sembol ismi Cemal Süreya,  yılında yazdığı bir yazıda Orhan Veli ve şiirini şöyle değenlendirmişti:

Orhan Veli'nin Yanlışı

Orhan Veli'nin kavgası edebiyatımızın en büyük kavgasıdır, buna inanıyorum. Bu kavganın yurdumuzdaki bütün şiir köklerini büyük büyük ırgalayan bir işlevi oldu. Irmağın yatağını daha doğal bir vadiye indirdi. Şiire kasket giydirdi, sivilleştirdi onu. Bugünkü şiir verimleri onun da verimleridir biraz. Ama şiiri? Ben öteden beri ne zaman Orhan Veli'nin şiirine yaklaşmak, ısınmak istediysem, başaramadım. Hep ters geldi bana. Başlangıçta aynı noktadan çıkan Oktay Rifat'la Melih Cevdet'e karşı durumum bambaşka olmuştur. Onların şiirinden çok şey öğrendim. Sanırım, bizim kuşak şairlerinin çoğu da aynı duygu içindedir. Çünkü bu iki şair, Orhan Veli öldükten sonra sanatlarında büyük bir aşama yaptılar, geliştiler. Orhan Veli ise krizalit döneminde kaldı. Belki o da yaşasaydı şiirini tam anlamıyla kuracaktı. Kurabilecek miydi acaba? İkiyüzlü bir sevgi gösterisi demek olan bu soruyu sormamak daha iyi. O zaman, daha ikiyüzlü bir cevapla karşılaşmak mümkündür: şiirini kurmadan ölmemek de şairin bir güçlü yanı değil mi?

Ben Orhan Veli'nin şiirinde baştan itibaren çok büyük bir eksiklik, çok büyük bir hata buluyorum. Bu, bir görüş ayrılığı değil, anlayış farkı değil, şiiri temelinden tehlikeye düşürdüğüne inandığım bir şey. Şu: Bilmem yanılıyor muyum, Orhan Veli, büyük kavgasını sürdürürken eski sanata karşı cevaplarını yazılarında değil, hep şiirlerinde vermek istedi; başka türlü söylersek, yeni bir şiir ne olmalıysa onun değil, eski şiir ne değilse onun çevresinde dolanmaya başladı. Bu onu sınırladı. Tam anlamıyla özgür olmasını daha ilk noktada engelledi. Bu yüzden yeni bir sanatın gizli, el değmedik olanaklarını kazanmaya pek fırsat bulamadı. Oysa yeni şiir, eski şiirin tersi değil, çok daha başka bir şfunduszeue.info bir sanat girişimi, kendi diyalektiği ile ve kendi açtığı alanlarda hareket etmeliydi; eski sanata karşı cevapları, tepkileri, yeni alanlardan kaldıracağı hasatla gerçekleştirmeliydi. Orhan Veli bu yola giremedi, asıl şiirini yazamadı.

Orhan Veli, şiirlerinde eski şiirle o kadar uğraştı ki, kendi sanatının estetik yönüyle ilgilenmeye pek vakit bulamadı. Oktay Rifat'la Melih Cevdat Anday'ın Orhan Veli'nin ölümüne yakın zmanlardaki şiirleri de öyledir. Bütün gemileri yakmanın neşesi içindedirler ama, bir yetinme duygusunu yaşadıkları, ötesini pek fazla düşünmedikleri de anlaşılmaktadır.Mısra yok, ölçü yok, müzik yok, imge yok, güzel yok, kafiye yok, metafizik yok, dram yok. Ve bunlar eski şiirde var diye yok. Üstelik o sırada yardımcı malzemeye çok ihtiyacı olan Orhan Veli'nin lşiir,ötesi alanlardan da yararlanmak istemediğini görüyoruz. Tarihsel, toplumsal verilerle, felsefeyle, coğrofyayla ilgilenmiyor hiç. İşe sıfırdan başlamak istiyor.

Bu sıfırdan çok şey doğabilirdi. Ama kendi gelişimini özgür bırakmak, bu arada bütün malzemeyi, bütün şiirsel durumları kendine koşullandırmak suretiyle.. Bİr de yeni yapıyı daha entellektüel planda kurmak suretiyle.. Oysa Orhan Veli halk gibi, hatta "halk olarak" yazılan bir şiirin peşindeydi. "Halk için halk tarafından". Bence çıkışındaki biçim başkaldırması bu amacını zararlandırıyordu. Garip'teki afacan şiirlerin sonra sonra Yaprak'taki toplumsal yergi şiirlerine dönüşmesi belki de bu çelişkinin giderilmesi için atılınmış bir serüvenin sonucu oluyor.

Aslında Orhan Veli'nin bütün şiirleri eskşi şiire bireryergisidir desek yeri. Ama ters yönden de olsa yine eski şiirden çıkar bunlar. Bu yüzden iyice formalist bir yapıları vardır. Güzelliklerini, değerlerini,hiç değilse tuhaflıklarını eski şiirden alırlar. Sözgelimi "Kitabe-i Seng-i Mezar"larınvarlık gerekçesi eski şiirlerin tutumuna bağlanır: "Lopinaların en harelisi", Ahmet Hamdi'nin "Minarelerin en ilahisi" mısrası ile eğlenmektedir: "Rakı şişesinde balık olsam", "Göllerdebu dem bir kamış olsam"ı yıpratır. Bukonuda dolaylı, dolaysız örnkleri istediğimiz kadar genişletebiliriz. OrhanVeli'nin bütün şiirlerinde böyle bir tutum görüyoruz. Gerçi; "Dalgacı Mahmut", "Kapalıçarşı" gibi özgün ve eski sanattan bağımsız şiirleri de var. Ama çok az. Bence asılgüzel şiirleri de böyle şiirleridir. Çünkü bu şiirler yeni bir hava sunuyor, yeni bir şiirsel ağıntı kuruyorlar. Sadece edebiyat tarihçisinde değil, şairde de tükenmez ve adlandırılmaz bir kıpırtı, bir karıncalanma doğurabiliyorlar. Yeni şiirsel özlere köprü kurabiliyorlar. Orhan Veli'nin edebiyat hayatımızda hiçbir şairinkine benzemeyen bir kaderi oldu. Yeni şiirimizin, işlev olarak kurucusu olan bu adamkuramını yazılarıyla değil, başka iki şeyle yaptı: Hayatıyla ve şiiriyle. Hayatıyla, çünkü Orhan Veli hayat tarzıyla, sakalıyla, tipiyle, serüvenleriyle, hakkında çıkarılan hikayelerle de yeni şiirin kuruluş yıllarında büyük rol oynadı. Şiiriyle, çünkü Orhan Veli, yazacağı makalaleri, daha doğrusu fıkraları da şiirinde vermeye alışmıştı. Dikkat edilirse, sözgelimi Yaprak dergisinde şiir üstüne en az yazı yayımlayan odur. Nazım Hikmet eşyanın ve olayın korkunç bir röportajcısıydı. Eski şiire birçok yerden bağlı olduğu halde, bu bağlılıktan korkmamış ve sonuçta şiirini çok yeni, çok zengin olanaklarlaenine boyuna donatmıştır. Orhan Veli ise şiirlerinde şenlikli ve alçakgönüllü bir günlük yazarı niteliğinde iken, girtdiği serüvende en çok korktuğu şeye, eski şiire takılıp kaldı; eski şiirin geleneğinden negatif parodiler çıkarmaya çalıştı; Nazım Hikmet'ten çok daha köklü, çok daha önemli bir kavgaya girmek istedi, bir öncü kimliğinde, Türk şiirine kazandırdı o kavgayı; ama bu arada kendi şiirinin şehit düşmesini de önleyemedi. Ölümünden on beş yıl sonra bakıyoruz ki tüfeği depoya konulmuş çoktan. Orhan Veli kavgadan hiçbir zaman başını alıp Melih Cevdet'in "Aı"sı, Oktay Rifat'ın "Telefon"u gibi bir şiir yazamadı. Eksik kaldı. Yeni bir şiiri öneren, köklü bir sanat devrimini getirmeye çalışan birçok şairin, sanatçının eski sanatla alay eden, ona takılan birçok eskizleri olmuştur. Ama bunun yanı sıra onların hiçbiri o yeni şiirin, o devrimin yörüngesinde onun iç gelişmesine bağlı ürünler vermeyi deihmal etmemiştir. Gerçeküstücülerin de vardır böyle deneyleri. Ama sözgelimi bir André Breton oturup "Serbest Birleşme"yi de patlatmıştır.

Orhan Veli böyle. Türk şiirinin kavgasını kazandı. Kendi şiirinin kavgasını kaybetti. Öyle sanıyorum ki  hepimizin onun serüveninden alacağımız büyük dersler var.

___________________________

* Aşk Resmi Geçidi

Birincisi o incecik, o dal gibi kız,
Şimdi galiba bir tüccar karısı.
Ne kadar şişmanlamıştır kim bilir.
Ama yine de görmeyi çok isterim,
Kolay mı? İlk göz ağrısı.

İkincisi Münevver Abla, benden büyük
Yazıp yazıp bahçesine attığım mektupları
Gülmekten katılırdı, okudukça.
Bense bugünmüş gibi utanırım
O mektupları hatırladıkça.

çıkar
dururduk mahallede
halde
yan yana yazılırdı duvarlara
yangın yerlerinde.

Dördüncüsü azgın bir kadın,
Açık saçık şeyler anlatırdı bana.
Bir gün de önümde soyunuverdi
Yıllar geçti aradan, unutamadım,
Kaç defa rüyama girdi.

Beşinciyi geçip altıncıya geldim.
Onun adı da Nurinnisa.
Ah güzelim
Ah esmerim
Ah
Canımın içi Nurinnisa.

Yedincisi, Aliye, kibar bir kadın.
Ama ben pek varamadım tadına.
Bütün kibar kadınlar gibi
Küpe fiyatına, kürk fiyatına.

Sekizinci de o bokun soyu.
Elin karısında namus ara,
Kendinde arandı mı küplere bin.
Üstelik
Yalanın düzenin bini bir para.

Ayten'di dokuzuncunun adı.
İş başında şunun bunun esiri,
Ama bardan çıktı mı,
Kiminle isterse onunla yatar.

Onuncusu akıllı çıktı
gitti
Ama haksız da değildi hani.
Sevişmek zenginlerin harcıymış
İşsizlerin harcıymış.
İki gönül bir olunca
Samanlik seyranmış ama,
İki çıplak da, olsa olsa,
Bir hamama yakışırmış.

İşine bağlı bir kadındı on birinci,
Hoş, olmasın da ne yapsın,
Bir zalimin yanında gündelikçi.
leksandra
Geceleri odama gelir,
Sabahlara kadar kalır.
Konyak içer sarhoş olur,
Sabahı da işbaşı yapardı şafakla.

Gelelim sonuncuya.
Hiçbirine bağlanmadım
Ona bağlandığım kadar.
Sade kadın değil, insan.
Ne kibarlık budalası,
Ne malda mülkte gözü var.
Hür olsak der,
Eşit olsak der.
İnsanları sevmesini bilir
Yaşamayı sevdiği kadar.

Orhan Seyfi Orhon Kimdir? Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri

Orhan Seyfi Orhon (d. 23 Ekim , İstanbul &#; ö. 22 Ağustos , İstanbul) Şair, gazeteci, yazar, yayımcı, siyaset adamı.

Asıl ismi Orhan Seyfettin Orhon’dur. Miralay Mehmet Emin Bey ile Nimet Hanımın çocuğu olarak 23 Ekim tarihinde İstanbul/ Üsküdar-Çengelköy’de doğdu. İlkokulu Çengelköy İptidaisi&#;yle Havuzbaşı Mektebi&#;nde tamamladı (), Beylerbeyi Rüştiyesi&#;nden sonra Mercan İdadisi&#;nden mezun oldu (). Önce Tıbbiye Mektebi&#;ne girdi. Ancak bir anestezi uygulamasında fenalaşınca, bu mesleği yürütemeyeceğine karar verip ayrıldı. Girdiği hukuk fakültesini &#;te bitirerek, kısa bir memurluk sonrası gazetecilik ve öğretmenlik yapmaya başladı. Zonguldak () ve İstanbul (), milletvekili oldu. Milliyet, Tasvir-i Efkâr, Cumhuriyet, Ulus, Zafer, Havadis ve Son Havadis gazetelerinde fıkra yazarlığı yaptı.

Birinci Dünya Savaşı yıllarında tanınan, aruzdan heceye geçtikten sonraki şiirlerini Yeni Mecmua (sayı temmuz eylül ), Şair (), Büyük Mecmua (), Yarın () dergilerinde yayımlayan Orhan Seyfi Orhon, Hecenin Beş Şairi&#;nden biri olarak da edebiyat tarihimizde kendinden söz ettirdi.

Orhan Seyfi, Beylerbeyi Rüştiyesi&#;nde okurken Abdülhak Hamit, Cenap Şahabettin ve Tevfik Fikret&#;in etkisinde kalarak şiirler yazdı. Daha sonraki yıllarda bu etkilenme, yerini Ziya Gökalp&#;e bıraktı.

Onun kişiliğini bulduğu ve adını duyurduğu yapıtı ise, Gönülden Sesler&#;dir.

Tüm hece şairleri gibi temiz, duru bir Türkçeyle şiirler yazdı. Kişisel duygularını lirik ve incelikli dizelerle okurlarına ulaştırdı. sonrası, &#;serbest şiir&#;in ortaya çıkması ona duyulan ilgiyi de azalttı.

Şiirlerini kitaplaştırmadan önce de şiirlerini kendi yönetimindeki Hıyaban (15 günlük edebiyat dergisi, ), Papağan (ilk seri, , sayı), Akbaba&#;yla (, sonradan Yusuf Ziya Ortaç çıkardı) mizah dergileri olan Güneş (, 15 günlük, 17 sayı), Edebiyat Gazetesi (, haftalık, sayı), Aydabir (, aylık, 15 sayı), Çınaraltı (, haftalık, sayı) gibi dergilerde yayımladı.

Orhan Seyfi Orhon&#;un Eserleri

Şiir:

  • Fırtına ve Kar ()
  • Peri Kızı ile Çoban Hikâyesi ()
  • Gönülden Sesler ()
  • Kervan ()
  • O Beyaz Bir Kuştu ()
  • İstanbul&#;un Fethi ()
  • İşte Sevdiğim Dünya ()
  • Kervan ()
  • Orhan Seyfi Orhon&#;dan Şiirler ()

Derleme:

  • Hayat Bilgisi Şiirleri ()

Monografi:

  • Abdülhak Hamid: Hayatı ve Eserleri ()
  • Ziya Gökalp: Hayatı ve Eserleri ()
  • Yahya Kemal: Hayatı ve Eserleri ()
  • Mehmet Akif: Hayatı ve Eserleri ()
  • Nâzım Hikmet: Hayatı ve Eserleri ()

Roman:

Destan:

  • Kerem ile Aslı ()
  • Asrî Kerem ()

Makale:

Öykü:

Fıkra:

Orhan Seyfi Orhon&#;un Şiirlerinden Örnekler

VEDÂ

Hani, o bırakıp giderken seni
Bu öksüz tavrını takmayacaktın?
Alnına koyarken vedâ busemi,
Yüzüme bu türlü bakmayacaktın?

Hani, ey gözlerim bu son vedâda,
Yolunu kaybeden yolcunun dağda,
Birini çağırmak için imdada
Yaktığı ateşi yakmayacaktın?

Gelse de en acı sözler dilime,
Uçacak sanırım birkaç kelime.
Bir alev halinde düştün elime,
Hani, ey gözyaşım akmayacaktın?

ANADOLU TOPRAĞI

Senelerce sana hasret taşıyan
Bir gönülle kollarına atılsam.
Ben de, bir gün, kucağında yaşayan
Bahtiyarlar arasına katılsam.

Bu bakımsız, en kuytu bir bucağın
Bence İrem Bağı gibi güzeldir.
Bir yıkılmış evin, harâb ocağın,
Şu heybetli saraylara bedeldir.

Kadîr Mevlam, eğer senden uzakta
Bana takdir eylemişse ölümü;
Rahat etmem bu yabancı toprakta,
Cennette de avutamam gönlümü.

Anladım ki: Sevda, gençlik,şeref, şan&#;
Asılsızmış şu yalancı dünyada.
Hasretinle yâd ellerde dolaşan
Hızr&#;ı bulsa yine ermez murâda.

Yalnız senin tatlı esen havanda
Kendi milli gururumu sezerim.
Yalnız senin dağında, ya ovanda
Başım gökte, alnım açık gezerim.

Hürüm derim, eskisinden daha hür,
Zincirinle bağlansa da ayağım.
Şimdikinden daha ferah görünür,
Zindanında olsa bile durağım.

Bir gün olup kucağına ulaşsam,
Gözlerimden döksem sevinç yaşını.
Sancağının gölgesinde dolaşsam,
Öpsem, öpsem toprağını taşını!

ANNEMLE HASBIHAL

Anne, zannetme ki günler geçti de
Değişti evvelki hissim gitgide!
Bir hırçın çocuğum, değişmez huyum;
Seneler geçse de ben yine buyum!
Senden umuyorum teselli yine!
Bugün şefkatine, muhabbetine
Zanneder misin ki yok ihtiyacım?
Belki eskisinden daha muhtacım!
Dünyanın tükenmez kederlerinden
Kalbim kırılsa da böyle derinden,
Hayatım büsbütün ye&#;se kapılmaz.
Teselli bulurum içimde biraz
O derin sevgini hatırlarım da!
Her gece hıçkıran dudaklarımda
Hasretle anılan senin adın var.
Anne, hayatımda bir tek kadın var.
Beni aldatmadı, sevdi daima!
Gittikçe ruhumu saran bu humma
Başka sevgilerden yadigâr, anne!
Sevmeyen sevenden bahtiyar, anne!

Sorma ki başımdan çok şey geçti mi?
Ah&#; eğer anlatsam sergüzeştimi!
Nasıl terk edildim, nasıl atıldım;
Anne aldatıldım, ah aldatıldım,
Belki her zamandan fazla severken.
Bir lahza bahtiyar olayım derken,
Bilmezsin kaç gece böyle ağladım!
Şimdi tecrübem var, artık anladım:
Aşk, o bir masalmış, yalanmış meğer!
Seven bir kalp için sığınılacak yer
Yalnız o kucakmış, yalnız o dizmiş&#;
İnsanlar ne kadar merhametsizmiş.

DİYORLAR

Ölürsem yazıktır sana kanmadan
Kollarım boynunda halkalanmadan
Bir günüm geçmiyor seni anmadan
Derdine katlandım hiç usanmadan
Diyorlar: &#;Kül olmaz ateş yanmadan
Denizler durulmaz dalgalanmadan!&#;

Saadet benziyor boş bir seraba
Düşüyor her seven gönül azaba
Gelmiyor çekilen dertler hesaba
Diyorum: &#;Sebep ne bu ızdıraba?&#;
Diyorlar: &#;Kül olmaz ateş yanmadan
Denizler durulmaz dalgalanmadan!&#;

GÖNLÜM

Benim gönlüm bir kelebek
Dolaşıyor çiçek çiçek.
Tükenecek ömrü böyle
Çırpınarak, titreyerek

Ne şerefli bir adı var,
Ne bir büyük maksadı var.
Her gün biraz zedelenen
İki ipek kanadı var!

Sabırlıdır, gözü toktur,
Zavallının derdi çoktur.
Yorulunca konacağı
Bir yuvası bile yoktur.

Her şey ona karşı durur:
Güneş yakar, kış dondurur.
Bazı tutar kanadından
Bir fırtına yere vurur.

Benim gönlüm bir kelebek
Dolaşıyor titreyerek.
Zavallının bir baharlık
Ömrü böyle tükenecek!

O BEYAZ BİR KUŞTU

O, beyaz bir kuştu, uzun kanatlı;
Ardında ışıktan bir iz bıraktı.
Yel gibi dağları aştı bir atlı
Arada bir engin deniz bıraktı.

Uzaktan gelirken derin akisler,
Kapadı geçtiğim yolları sisler.
Tutuştu içimde birikmiş hisler;
Gönlümü o kadar temiz bıraktı.

O, beyaz bir kuştu, ak kanatlıydı;
Yel gibi dağları aşan atlıydı;
Hayâldi, hayâlden bile tatlıydı;
Ne ışık bıraktı, ne iz bıraktı!

VASİYET

Dostlarım, toplanın öldüğüm zaman;
Riyayı bir günlük bir yana atın!
Tutunuz tabutun kenarından;
Bir derin çukura beni fırlatın!

Kalınca büsbütün sizden uzakta,
Vücudum çürürken kara toprakta,
Uzanın rahatça sıcak yatakta,
Yaşamak gururu içinde yatın!

Yüz yüze getirmez bizi asırlar,
Meydana vurulsun saklanan sırlar,
Sayılsın şahsıma ait kusurlar,
Korkmayın, içine yalan da katın!

Anlayım: kimlermiş dost sandıklarım;
Muhabbetlerini kıskandıklarım.
Anlayım: ne boşmuş inandıklarım.
Şu yalan hayatı bana anlatın!

Dostlarım, anmayın artık adımı,
Siliniz gönülden eski yâdımı.
Kırınız sonuncu itimadımı:
Ölünce bir daha beni aldatın.

Orhan Veli Kanık kimdir? Orhan Veli Kanık'ın son şiiri ve acı ölümü

Ankara'da belediye'nin açtığı bir çukura düşerek rahatsızlanan, ardından yanlış teşhis ve tedayiyle hayatını kaybeden Orhan Veli Kanık, yılında İstanbul'da başlayan hayat hikayesini şöyle anlatıyor:

" yılında doğdum. 1 yaşında kurbağadan korktum. 9 yaşında okumaya, 10 yaşında yazmaya merak saldım. 13'te Oktay Rıfat'ı, 16'da Melih Cevdet'i tanıdım. 17 yaşında bara gittim. 18'de rakıya başladım. 19'dan sonra avarelik devrim başlar. 20 yaşından sonra da para kazanmasını ve sefalet çekmesini öğrendim. 25'imde başımdan bir otomobil kazası geçti. Çok aşık oldum. Hiç evlenmedim." İşte Orhan Veli'nin hayatına dair önemli noktalar

ORHAN VELİ KANIK KİMDİR?

Orhan Veli Kanık, yılında İstanbul’un Beykoz semtinde Fatma Nigar Hanım ve Mehmet Veli Bey'in çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. 

Sokaktaki insanların dilini şiire taşımış olan Orhan Veli Kanık, eğitim hayatına Akaretler İlkokulu’nda başlamıştır. Üniversite eğitimini yarım bırakmış ve yılında Ankara’da PTT Umum Müdürlüğü Telgraf İşleri ReisliğiMuamelât'ta memur olarak çalışmaya başlamıştır. İçkiye düşkün olan şair hayatı boyunca düzenli bir çalışma hayatının içerisine girememiştir.

Orhan Veli Kanık, şiire getirdiği yenilikler nedeniyle başlarda büyük ölçüde yadırganmış ve çok sert eleştirilere maruz kalmış bir şairdir. Alışılmışın dışındaki eserleri ile önce yadırganmış sonra da eğlenme ve aşağılamaya maruz kalmıştır. Yaşadığı dönemde büyük bir üne sahip olan nadir şairlerden Orhan Veli Kanık, tüm olumsuz tepkilerin yanı sıra büyük bir sevgi ve hayranlıkla da karşılaşmıştır.

Orhan Veli Kanık, yılında Abidin Dino, Alaeddin Hakgüder ile birlikte sadece bir sayı yayımlanabilen "Küllük" isimli bir dergi çıkarmıştır. Bu dergi bir sayı çıksa da Orhan Veli Kanık'ın ilk sayıda yayımladığı "Tahattur" şiiri yapımı "Vesikalı Yarim" filmine ilham kaynağı olmuştur. Orhan Veli Kanık'ın yayımlanmış bir romanı olmasa da yazmaya başladığı bir roman olduğu bilinmektedir. Kitabın adı "Dünyalarının Dışında"dır fakat şair vefatına kadar kitabı tamamlayamamıştır. Şair Orhan Veli Kanık, 14 Kasım tarihinde ise İstanbul’da vefat etmiştir.

ORHAN VELİ KANIK'IN AŞK HAYATI

Yaşamı boyunca düzene ve alışagelmişliğe savaş açan ünlü şair, bu tutumunu aşk hayatında da göstermiştir. Hayatını boyunca hiç evlenmeyen Orhan Veli'nin en ünlü şiirlerinden biri hatta öldüğünde cebinde bulunan son şiiri, ''Aşk Resmi Geçidi'' şairin aşk hayatını özetler niteliktedir. Hayatına giren tüm kadınlara dair duygularını bu şiirde kaleme alan ünlü şairin bu eserini bir vapurda tanıştığı öğretmen Nahid Hanım'a ithaf edildiği iddia ediliyor.

ORHAN VELİ KANIK NASIL ÖLDÜ?

Orhan Veli, yılı 10 Kasım'da bir haftalığına geldiği Ankara'da belediyenin kazdığı bir çukura düştü ve başından hafifçe yaralandı. İki gün sonra İstanbul'a döndü. 14 Kasım günü bir arkadaşının evinde öğle yemeği yerken fenalık geçiren şair hastaneye kaldırıldı. Beyinde damar çatlaması yüzünden başlayan rahatsızlığın sebebi doktor tarafından anlaşılamadı ve Kanık'a alkol zehirlenmesi teşhisiyle tedavi uygulandı ancak beyin kanaması geçirdiği sonradan anlaşıldı. Aynı akşam sekizde komaya giren şair gece 'de komadan çıkamayarak Cerrahpaşa Hastanesi'nde hayata veda etti.

Lisedeki edebiyat hocası Ahmet Hamdi Tanpınar, Kanık'ı hastanede ziyaret etme fırsatı buldu ve bu olayı şöyle anlattı:

''Daha orta mektebin birinci sınıfında talebem olan Orhan'ı Cerrahpaşa Hastanesi'nde son defa oksijen çadırının altında yarı çıplak, güçlükle nefes alır ve o kadar güzel hayallerin yakaladığı dünyamızı yalnız akı görünen gözlerinden boşanırken gördüğüm günü hiçbir zaman unutamam. Şiirimize tatlı anlaşmazlığı ve lezzeti getiren zeka, kendisi olmaktan çıkmıştı.''

ORHAN VELİ'NİN MEZARI VE HİKAYESİ

Sarıyer’deki Aşiyan Mezarlığı’na defnedilen Kanık’ın mezarının yapımı için ünlü şair Sabahattin Eyüboğlu öncülüğünde bir kampanya başlatıldı. Sanatçıların, okurların destek verdiği kampanyayla mezar için para toplandı. Destek verenlerin listesi Varlık Dergisi’nde yayımlanıyor, okullarda bunun için para toplanıyordu. Sonrasında Abidin Dino mezarı tasarladı. Yapı, pembe granitten, Nevzat Kemal tarafından inşa edildi. Kitabeye Orhan Veli’nin adını ise usta kalem Emin Barın yazdı. Ünlü şairin mezarı yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından restore edildi. 

ORHAN VELİ'DEN SON ŞİİR

İşte ünlü şairin rahatsızlandığı sırada üstünde bulunan ceketin cebinden 'bir diş fırçasının sarılı olduğu kâğıda' yazılmış halde bulunan Aşk Resmi Geçidi şiiri:

Aşk Resmi Geçidi

Birincisi o incecik, o dal gibi kız,

Şimdi galiba bir tüccar karısı.

Ne kadar şişmanlamıştır kim bilir.

Ama yine de görmeyi çok isterim,

Kolay mı? İlk göz ağrısı

İkincisi Münevver Abla, benden büyük

Yazıp yazıp bahçesine attığım mektupları

Gülmekten katılırdı, okudukça.

Bense bugünmüş gibi utanırım

O mektupları hatırladıkça.

çıkar

dururduk mahallede

halde

yan yana yazılırdı duvarlara

yangın yerlerinde.

Dördüncüsü azgın bir kadın,

Açık saçık şeyler anlatırdı bana.

Bir gün de önümde soyunuverdi

Yıllar geçti aradan, unutamadım,

Kaç defa rüyama girdi.

Beşinciyi geçip altıncıya geldim.

Onun adı da Nurinnisa.

Ah güzelim

Ah esmerim

Ah

Canımın içi Nurinnisa.

Yedincisi, Aliye, kibar bir kadın.

Ama ben pek varamadım tadına.

Bütün kibar kadınlar gibi

Küpe fiyatına, kürk fiyatına.

Sekizinci de o bokun soyu.

Elin karısında namus ara,

Kendinde arandı mı küplere bin.

Üstelik

Yalanın düzenin bini bir para.

Ayten\'di dokuzuncunun adı.

İş başında şunun bunun esiri,

Ama bardan çıktı mı,

Kiminle isterse onunla yatar.

Onuncusu akıllı çıktı

Bıraktı gitti beni.

Ama haksız da değildi hani.

Sevişmek zenginlerin harcıymış

İşsizlerin harcıymış.

İki gönül bir olunca

Samanlik seyranmış ama,

İki çıplak da, olsa olsa,

Bir hamama yakışırmış.

İşine bağlı bir kadındı on birinci,

Hoş, olmasın da ne yapsın,

Bir zalimin yanında gündelikçi.

leksandra

Geceleri odama gelir,

Sabahlara kadar kalır.

Konyak içer sarhoş olur,

Sabahı da işbaşı yapardı şafakla.

Gelelim sonuncuya.

Hiçbirine bağlanmadım

Ona bağlandığım kadar.

Sade kadın değil, insan.

Ne kibarlık budalası,

Ne malda mülkte gözü var.

Hür olsak der,

Eşit olsak der.

İnsanları sevmesini bilir

Yaşamayı sevdiği kadar.


Orhan Veli KanıkŞiirAşk resmi geçidi

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası