hz ademin cennette yedigi yasak meyve ayet / Bakara Suresi Ayet Tefsiri - Diyanet İşleri BaşKanlığı

Hz Ademin Cennette Yedigi Yasak Meyve Ayet

hz ademin cennette yedigi yasak meyve ayet

İnsanlığın babası olan Hz. Adem&#;in yaratılışı, meleklerle imtihanı, cennete yerleştirilmesi, yasak meyveden yemesi ve dünyaya gönderilmesi hususunda İslam kaynaklarında oldukça geniş izahlar vardır. Bu mesele İslam dünyasında olduğu gibi tüm dinlerin de mühim konularından birisidir. Hatta bazı dinlerde çok farklı izahlar yapılmış. Bu farklı izahlara rağmen meselenin ana hatlarında çok ciddi bir ayrışma yoktur. İslam alimleri, bilhassa tefsir uleması meseleyi çok değişik cephelerden ele almışlar, kalbi ve zihni doyurucu çok güzel izahlar yapmışlar. Biz de bu kısa yazımızda, Risale-i Nurdaki izahlar ve günümüzdeki müspet fen ilimleri doğrultusunda meselenin bir cephesine dikkat çekmek, Hz. Adem ve yasak meyve konusunda bazı fikir ve düşünceleri sizlerle paylaşmak istiyoruz. Meseleyi belli başlıklar altında sunmak takip ve müzakere açısından daha kolay bir süreç olacağı kanaatindeyiz.

O zaman haydi Bismillah diyerek başlayalım:

A) Hz. Ademin yaratılışı ve ilk yaratılıştaki vücudunun mahiyeti

Hz. Ademin topraktan yaratıldığı hususunda umumi bir ittifak vardır. Şimdiye dek gördüğümüz tüm kaynaklarda Hz. Adem&#;in kurumuş saf topraktan yaratıldığı ifade edilmekte. Bu hususta Rahman Suresi ayeti yorumlayan Elmalılı Hamdi Yazır tefsirinde şu izahı yapmakta: “Fagfur gibi bir selsâlden insanı yarattı (Rahman, 13) &#; SALSAL, tıngır tıngır ses veren kuru çamur, FEHHAR, iyi pişkin saksı, ya&#;ni fağfur gibi çin çin ses verecek kadar kurumuş, hayattan o derece uzak kuru topraktan ki insanın ilk menşei budur. Arz hareketi şems karşısında bu derece hayattan uzak iken Allah tealâ ondan tavırdan tavra bir sülale ıstıfa ederek insanı yarattı.”

Hz. Adem (as) hakkında diğer makaleler:

Demek ki Hz. Ademin ilk yaratılışındaki madde kuru, pişmiş, içinde hiç su ve başka sıvı olmayan bir madde, yani vurulunca tın tın öten kupkuru bir toprak. Bu noktada bu ilk vücut ve cismin maddi yapısının bu günkü bizlerde olan maddi vücut ve cisimden bir miktar farklı olduğunu anlıyoruz. Elbette ki, öncelikle cennete yerleştirilecek olan bir cismin o hayat tarzına uygun olması hikmet gereğidir. Yani Hz. Adem cennette meskun olacak ise maddi yapısının da cennetteki hayata uygun ve münasip olması gerekir.

Bu husus bir ayet-i kerime ile bildirilmiştir:

“Ve düşün o vaktı ki: Melâikeye &#;Âdem için secde edin&#; dedik, hemen secde ettiler, ancak iblîs dayattı . Bunun üzerine biz de ya Âdem dedik: haberin olsun bu sana ve zevcene düşmandır, sakın sizi Cennetten çıkarmasın ki sonra bedbaht olursun. Çünkü sen orada acıkmazsın, çıplak kalmazsın . Ve sen orada susamazsın ve Güneşte yanmazsın (Taha, ) “

Cenab-ı Hak Hz. Ademi cennete yerleştirdikten sonra onu ikaz ediyor ve ona cennet hayatı ile ilgili mühim bir haber veriyor. Orada acıkmayacağını, susmayacağını, çıplak kalmayacağını ve güneşte yanmayacağını bildiriyor. Demek ki Hz. Ademin ilk yaratılıştaki vücudu susamayan, acıkmayan, örtülü, güneşten yanmayan, yani ısı ve ışıktan etkilenmeyen bir mahiyete sahip bir vücut. Yani cennet hayatına tam uyumlu bir vücut.

Hz. Ademin cismi ile ilgili ilginç bir ayrıntı da Hadislerde bildiriliyor:

“Allah, Adem (a.s.)’ın bedenini yaratıp bıraktıktan sonra iblis dolaşıp ona bakmaya başladı. Vaktaki onu içi boş gördü, “Bu kendine sahip olamaz, benim için kolay ele geçirilebilir bir yaratık” dedi. (Ramuzu-l Ehadis, s)”

Sahih kaynaklarda geçen bu hadis-i şerife göre Hz. Ademin maddi bedeni inşa olunduktan sonra bir süre meleklerin ve iblisin önünde öylece bırakılmış. Melekler merak etmelerine rağmen, orada yatan cisme yaklaşmaktan çekinip korkarlarmış. Ancak İblis yerde yatan vücudun etrafında dolaşır, bazen cisme vurur, bazen de ağzından girip cismin içini dolaşırmış. Cismin içinin boş olduğunu görünce kendi kendine bu rakibe karşı galip geleceği zannına kapılırmış. Hatta merak ve tereddütle meseleye dikkat kesilen meleklerin de korkularını gidermeye çalışırmış. (bkz. İslam Tarihi 1. cilt.)

Burada önemli bir ayrıntı var:O da Hz. Ademin ilk yaratılıştaki vücudunun içinin boş olması. Bunun anlamı şu:Demek ki, Hz. Ademin ilk yaratılışındaki vücut yapısı bu dünya şartlarındaki vücut yapımıza sahip değildi. Yani vücudunda su, kan, iç organlar, kalp, ciğerler, sindirim sistemi ve üreme sistemi gibi temel organları yoktu. Kupkuru bir vücudu, cennete layık bir beden ve cisim yapısı vardı.

Risale-i Nurda bu konuda ilginç bir tanım vardır:

“&#;nur ve nur kabiliyetinde ve evliyâ kalblerinden daha latîf ve emvâtın ruhlarından ve melâike cisimlerinden daha hafif ve cesed-i necmî ve beden-i misâlîden daha zarif olan ruh-u Muhammediyenin (a.s.m.) hadsiz vezâifine medâr ve cihâzâtının mahzeni olan cism-i Muhammedî (a.s.m.)..(Sözler,s)” ve “Acaba latîf cismi, urûcda sür’atli olan ulvî ruhuna tâbi olmuş, ruh süratinde hareketi nasıl akla muhâlif görünür?(Sözler,s)” ve “&#;elbette nurânî kayıtsız, geniş ve ebedî olan Cennette, cisimleri ruh kuvvetinde ve hiffetinde ve hayal sür’atinde olan ehl-i Cennet&#;(Sözler, s)” ifadeleri ışığında Hz. Ademin de cesed-i necmi gibi latif bir cisme sahip olduğunu anlıyoruz. Üstelik bu beden ve cesede ruh üflendikten sonra ruh ve hayal süratinde bir hareket kabiliyeti ile donatılmış bir cennet hayatına da sahip olduğunu yine yukarıdaki nakiller doğrultusunda kolaylıkla söyleyebiliriz.

Demek ki, Hz. Ademin kuru balçıktan yapılmış cismine ruh verildikten sonra çok daha üst düzey bir hayat sahip oldu. Yani Hz. Adem cennette günümüzde yaşadığımız zaman- mekan sınırlarının çok daha üstünde bir hayat tarzına sahipti. Bizlerin yaşadığı dört boyutlu bir alemden çok daha fazla boyutlu bir hayat yaşıyordu. Zira melekleri ve şeytanı doğrudan görebiliyor, onlarla konuşup, söylediklerini anlayabiliyor;acıkma ve susama olmaksızın cennet elbisesi ile örtülmüş, ısı ve ışıktan etkilenmeyen bir hayat boyutu ile yaşıyordu. Vücut yapısındaki zerreler ışıktan hızlı titreşiyor, kendisi ışıktan hızlı, ruh ve hayal süratinde hareket edebiliyordu. Yediğini sadece lezzet için yiyor, yediklerinden rahatsız edici şeyler zuhur etmiyordu. İşte Hz. Ademin ilk yaratılıştaki ruh ve vücut yapısı böyle idi.

Konuyu kısaca özetlersek:

Hz. Adem&#;in vücut yapısının mahiyeti:

1- Kupkuru topraktan yapılmış bir vücut yapısı.

2- Maddi organları olmayan zar veya membran tarzında latif maddi bir suret ve vücut.

3- Fiziki şartlardan etkilenmeyen, acıkmayan ve susmayan bir cisim.

4- Işıktan hızlı hareket edebilen bir hayat.

5- Zaman ve mekan boyutunun ötesinde beş ve üstü boyutta, yani çok boyutlu bir hayat tarzı.

B) Hz. Havva&#;nın yaratılışı

Hz. Ademin yaratılması, meleklerin imtihanı, isimlerin öğretilmesi, meleklerin secde edip İblisin secde etmemesi ve İblisin cennetten kovulması süreci sonrasında; Hz. Adem cennete yerleştirilir. Hayat tarzı, vücut yapısı ve yaşayış şartları cennet hayatına uygun bir tarzdır. Hz. Ademin cennette yaşamaya devam ederken mühim bir hadise olur ve Hz. Havva yaratılır. Hz. Havva&#;nın yaratılışı da ulema arasında çokça tartışılmış. Ancak mühim bir ittifak noktası Hz. Havva&#;nın Hz. Ademden yaratıldığıdır. Hatta eğe kemiğinden yaratıldığı tarzında mecazi ifadeler ve rivayetler de var. Belki eski devirlerde ilim ve fen bu günkü düzeye gelmediği için bazı izahlar eksik kalmış olabilir. Ancak günümüz bilim ve fen ışığında meseleye bakacak olursak Hz. Havvanın yaratılışı konusunda iki mühim tanım yapılabilir:

1- Hz. Havva klonlama veya kopyalama yöntemi ile Hz. Ademden yaratılmış olabilir.

2- Günümüz teknolojilerine göre, bilhassa Kuantum teorilerine göre, üst boyutlarda yaşayan insanlar maddenin mahiyetine müdahale edebilir, maddeyi kopyalayabilir, şuur ve bilinç yolu ile maddeyi şekillendirebilir. İşte bu duruma göre Hz. Adem arzu ve isteği ile kendine bir eş istemiş ve Allah da bu eşi yaratmıştır. Kuran verilerine göre Hz. Havva&#;nın Hz. Ademe nispet edilmesi zihinlere böyle bir tanımı ilham ediyor. İlim ve fendeki gelişmelerle ileri zamanlarda daha farklı ve net tanımlar yapılabilir.

Sual: Hz. Adem ilk yaratıldığında cinsiyet özelliklerine sahip miydi? Ya da Hz. Adem erkek, Hz. Havva bayan mı idi?

Cevap: Bu konuda net bir tanım yok. Ancak cennet üreme yeri olmadığı sırrı ile ve Hz. Adem ile Hz. Havva&#;nın ilk yaratılışta dünyadakine benzer bir vücutları olmadığı için cennet hayatı süresince cinsiyet durumları net olmadığı görülüyor. Belki zahiri görüntü ve suretleri bay ve bayan şeklini andırsa da, mahiyet itibari ile onlar cennette bir arkadaş, bir eş hayatı sürdürüyorlardı, anne baba tarzı değil. Kur&#;an&#;ın bize bildirdiğine göre bu kabiliyet, yani cinsiyet durumu yasak meyve yendikten sonra ortaya çıkacaktır. Bu konu izah edilecek.

C) Hz. Ademe ve Hz. Havva&#;ya ağacın yasaklanması ve yasak ağacın mahiyeti.

Hz. Adem ve Hz. Havva cennete yaşamaya başlarlar. Cenab-ı Hak onlara cennetin her türlü nimetinden istifade edebileceklerini emir buyurur. Ancak bir ağaca yaklaşmalarını yasaklar. Kur&#;an&#;da bu husus şöyle bildirilir:

“Ey Âdem! Sen ve eşin cennette kalın. Dilediğiniz yerden yiyin. Fakat şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz. (Araf, 19)”

Evet, cennet çok güzel ve ferah bir yerdir. Her türlü meyve ve lezzet oradadır. Fakat yine orada bir ağaç ve onun bir meyvesi vardır. Allah o ağaca yaklaşmayı her ikisine de yasaklamıştır. Bakara, Taha ve A&#;raf surelerinde geçtiği itibari ile Allah o ağaca “yaklaşmayı” yasaklamıştır. Ancak Taha Suresindeki habere göre yasak işleminin çiğnenmesi ve hata vuku bulması o ağaçtaki meyveyi yemek sureti ile gerçekleştiği anlaşıyor. Bu noktada ise latif bir mana kendini gösteriyor. Şöyle ki:Yasaklanan bir ağaç vardır ve bu ağacın da karşı konulmaz derecede bir meyvesi vardır. Hz. Adem ve Havva bu ağaca yaklaştıkları taktirde o meyvedeki cezbe onların iradesini yemek yolunda sarf etmelerine neden olacaktır. Zira meyve çok etkili bir çekim özelliğine sahip, çok kıymetli bir meyvedir.

Meyve insan ve insan nesli için o kadar değerli ve kıymetlidir ki, Allah&#;ın yasak emrinde de bu açıkça görülür. Zira Cenab-ı Hak daha işin başında ağacı ve meyveyi yasaklamak yolu ile Hz. Adem ve Havva&#;nın meyveye karşı istek, arzu, merak duygularını tahrik etmiştir. İnsan psikolojisine göre yasaklanan bir hususa dikkat, merak ve ilgi artar.

İşte orada bir ağaç ve ağaç üstünde çok garip bir meyve vardır. Cennetin her türlü nimetlerinden istifade ederlerken niçin bu meyve yasaklanmıştır? Bunu yasaklamaktan amaç ve hedef nedir? Üstelik meyvede hem Havva, hem de Ademin his ve duygularını kendine çeken çok ilginç bir cezbe ve çekim hali vardır. Hem yasak, hem şiddetli bir cezbe nasıl bir haldir? İşte böyle bir duygu etkileşimi içinde yasak meyve ile cennetin bu iki mühim insanı arasında gizli ve kopmaz bir bağ oluşur. Bundan sonra İblis devreye girer ve malum sonuca doğru bir seyir gelişir.

Peki bu ağaç ve meyvesi nedir?

Bu hususta çok değişik izah ve yorumlar var. Elma diyenler, buğday diyenler olmuş. Başka bitki ve ağaçlara da bezetenler de var. Ancak bu ağaç ve meyvesinin günümüz verilerine göre tekrar bir izaha tabi tutulması zarureti kendini gösteriyor. Çünkü bu konu tam olarak açıklığa kavuşmamış. Bu noktada Risale-i Nur ve günümüzdeki ilim ve fen noktasındaki gelişmeler ışığında farklı bazı yorumlar yapılabilir.

Öncelikle “şecere”, yani ağaç konusunu ele alalım. Şecere Arapçada ağaç manasına geliyor. Ancak bu kelime sadece ağaç şeklinde tanımlanmamış. “Bir kişinin ya da bir ailenin en uzak atasından başlayarak bütün bireyleri gösteren çizelge, soy ağacı. Hayat ağacı. Bir neslin soyunun yazılı olduğu çizelge” şeklinde de tanımlar yapılabiliyor. Risale-i Nurda ise şecere doğrudan yaratılış ile ilişkilendirilmiş. Hz. Üstad bir çok yerde bu tabiri kainatın, insanın, mahlukatın yaratılışı manasında kullanmış.

Bu konuda bir çok ifade var, üç adedini nazarlara sunuyoruz.

Birincisi:

“İşte şu kâinata nazar-ı hikmetle bakıldığı vakit, azîm bir şecere mânâsında görünür. Ve şecerenin nasıl dalları, yaprakları, çiçekleri, meyveleri vardır; şu şecere-i hilkatin de bir şıkkı olan âlem-i süflînin, anâsır dalları, nebâtât ve eşcar yaprakları, hayvanât çiçekleri, insan meyveleri hükmünde görünür. Sâni-i Zülcelâlin ağaçlar hakkında cârî olan bir kanunu, elbette şu şecere-i âzamda da câri olmak, muktezâ-i ism-i Hakîmdir. (Sözler, s. )”

İkincisi:

“İşte, Sâni-i Mevcudât, bütün mevcudâtta intişâr eden tecellî-i muhabbetin bütün envaını bir noktada, bir aynada görmek ve bütün enva-ı cemâlini Ehadiyet sırrıyla göstermek için, şecere-i hilkatten bir meyve-i münevver derecesinde ve kalbi o şecerenin hakàik-ı esâsiyesini istiâb edecek bir çekirdek hükmünde olan bir zâtı&#; (Sözler, s. )”

Üçüncüsü:

“Şecere-i hilkatin meyvesi olan insana ve kendi ağacının programını ve fihristesini taşıyan meyveye işarettir. Zîrâ kalem-i kudret âlemin kitâb-ı kebîrinde ne yazmış ise, icmâlini mahiyet-i insaniyede yazmıştır; kalem-i kader dağ gibi bir ağaçta ne yazmış ise, tırnak gibi meyvesinde dahi derc etmiştir. (Sözler, s. )”

Bu ifadelere göre şecere bir yaratılış ağacıdır. Ve bu ağacında da tüm genetik şifrelerinin yazıldığı bir meyvesi ve meyvesinin de bir öz ve çekirdeği var. Bu günkü bilim verilerine göre bir ağacın tüm program ve özelliklerinin meyvesinde ve meyvesinin çekirdeğinde yazılmış olduğu görülür. Genetik bilimi ve DNA keşifleri bunu bize çok açık ve net bir şekilde bildiriyor. İşte cennetteki o yaratılış ağacının da bütün genetik şifrelerinin meyvesinde yazılı olduğu aklen ve hikmeten sabit olur.

Peki cennetteki yasaklanan ağaç nedir?

Yukarıdaki ifadeler ışığında o ağacın bir yaratılış ve soy kütüğü ağacı olduğunu ifade etmek akla ve hikmete çok aykırı bir ifade tarzı olmaz. Evet, o ağaç bir yönü ile insanlığın yaratılış ağacıdır. Belki de insanlığın soy kütüğüdür. İnsanlığın tüm şifre ve özelliklerini ihtiva eden bir ağaçtır. Meyvesi ise tüm insanların genetik şifrelerinin yazılıp kodlandığı harika bir meyvedir. İnsanlığı ebede kadar ilgilendiren tüm hususların kaydedildiği, kainatın tümünü ilgilendiren diğer meyvelere benzemeyen nurani bir meyvedir. İşte bu nedenle Hz. Adem ve Havva için karşı konulmaz bir cezbeye sahipti bu meyve. Bu cezbenin özü de hiç kuşkusuz Resul-u Ekremin genetik şifresindeki nuraniyet cezbesidir. Meyve yendikten sonra yaşanan haller bu manalarını güçlendiren hallerdir.

Zira meyvenin yenmesinin ardından cismi, bedeni ve fiziki haller değişmeye başlamıştır. Bu konudaki bazı haberlerde meyvenin yarsını Hz. Havva, yarsını da Hz. Ademin yediği ifade edilmekte. Belki de bu meyve bir dala bağlanmış çatallı bir meyve idi, Hz. Havva kendi payını, Hz. Adem de kendi payını yedi. Kur&#;an&#;ın bildirdiğine göre ikisinin aynı anda meyveyi yemesi böyle bir durumu açıklıyor olabilir. Zira Taha Suresinde, “Bunun üzerine onlar (Âdem ve eşi Havva) o ağacın meyvesinden yediler” ayeti meyvenin aynı anda yendiğine işaret ediyor olabilir.

Hz. Adem ve Hz. Havva tüm insanlığın genetik şifresinin kodlarını taşıyan bu meyveden kendi paylarına düşen kısımlarını yedikten sonra vücutlarında bir şeyler değişmeye başladı.

Şöyle ki:

1- Yasak meyve diye ifade edilen genetik şifre her birinin vücuduna girince fiziki süreç başladı. İlk kuantlaşma, yani dünya hayatına uygun bir maddeleşeme süreci başladı. Vücut yapılarında değişiklik nedeni ile cennet hayatı arasında ilk farklılaşma da böylece başlamış oldu. Zira cennet elbiselerinin vücut üzerinden kalkması buna işaret eder. Çünkü Hz. Adem ve Havva için beş ve üstü boyutlu bir hayat tarzından zaman- mekan boyutuna, yani dört boyutlu dünya hayatına doğru bir değişme başlamıştır.

2- Yasak meyve içindeki genetik kodlar Hz. Adem ve Havva&#;da maddi bir süreci başlatmış bir reaksiyonlar zinciridir sanki. Bundan sonra maddi vücut yapısı teşekkül etmeye başlamış. İç organlar, kalp ve solunum ve dolaşım sistemi yaratılmış ve süreç sindirim ve üreme sistemi ile tamamlanmıştır. Bunu da dış ortamda ilk gözüken organların üreme organları olmasından anlıyoruz. Zira Kur&#;an&#;ın tabiri ile, meyve yendikten sonra “ayıp yerleri” (üreme organları) ortaya çıkmıştır.

3- Yasak meyve tabir edilen genetik şifrelerin vücuda alınması ile cinsiyet teşekkül etmiştir. Dikkat edilirse aynı anda Hz. Adem ve Havva kendi paylarına düşen meyveyi(ister yarım, isterse başka bir şekilde olsun) yemiştir. Bu fiil neticesinde Hz. Ademde zükûret , yani erkeklik kodu; Hz. Havva&#;da ise ünûset, yani kadınlık kodu genetik olarak işlenmiş, yani insanlığın üreme kodları farklı iki vücuda yerleştirilmiştir. Kadın ve erkek arasındaki cezbe de bu noktadan ileri gelmektedir. Tek dala bağlanmış bir meyveden iki parça yendiği için bu meyvenin tek olmasından dolayı bir çekim ve cezbe hali mevcuttur.

4- Hz. Adem ve Havva&#;da dünya hayatını yaşamaya uygun maddeleşme süreci ile ilk hata ve yanlışlık yapma kabiliyeti ortaya çıkmıştır. Zira bu meyve yasaktır. Netice ne olursa olsun Allah bu meyvenin yenmesini yasaklamıştır. Meyvenin yenmesi Allah&#;ın emrine karşı gelmek demektir. Bu da hata ve yanlış bir fiilin işlenmesi anlamına gelir. Burada dikkat çekici bir sır vardır. Demek ki hatalar ekseriyet itibari ile maddi haller ve yaşayışlar neticesinde ortaya çıkmaktadır.

5- Maddi hatalar itibari ile Allah&#;ın güzel isimlerinin tecelli etmesi de bu süreç ile başlamış oluyordu. Zira yapılan bu yanlış ve hatadan dolayı Cenab-ı Hakkın güzel isimleri tecelli etmeye başlamış, daha yasak meyvenin yenmesi ile birlikte Settar ismi tecelli etmiş ve Hz. Havva ile Hz. Adem cennet yapraklarını alarak ayıp yerlerini örtmeye, Allah&#;tan utanmaya, haya etmeye başlamışlardı. İnsanlığın genetik şifresini taşıyan yasak meyve yenmese maddi süreç başlamayacak, maddi süreç başlamasa hata yapılmayacak ve hata yapılmaz ise Allah&#;ın bazı simleri tanınıp bilinmeyecekti. İlk anlarda Settar isim tecellisi ile birlikte Gaffar, Rahim, Tevvab, Rauf gibi isimler de tecelli etmeye başlamış ve Hz. Ademin mühim bir vazifesi olan Allah&#;ın güzel isimlerine ayna olmak hususu böylece gerçekleşme yoluna giriyordu.

D) Hz. Adem ve Havvayı yasak meyveyi yemeye sevk eden sebepler

Bu kısa yazımızı insanlığın anne ve babasını yasak meyveyi yemeye sevk eden mühim bir sebebi nazarlara sunarak bitirmek istiyoruz.

Bu hususa Kur&#;an&#;da şöyle dikkat çekilir.

“Nihayet şeytan ona vesvese verip şöyle dedi: “Ey Âdem! Sana ebedîlik ağacını ve yok olmayan bir saltanatı göstereyim mi?”

Bunun üzerine onlar (Âdem ve eşi Havva) o ağacın meyvesinden yediler. Bu sebeple ayıp yerleri kendilerine göründü ve cennet yaprağından üzerlerine örtmeye başladılar. Âdem, Rabbine isyan etti ve yolunu şaşırdı.

Sonra Rabbi onu seçti, tövbesini kabul etti ve ona doğru yolu gösterdi. (Taha )”

Mezkur ayetlerde dikkat çekildiği üzere Şeytan Hz. Adem ve Havvayı ebedi yaşamak düşüncesi ile aldatmıştır. İşin aslında bu aldatma tamamıyla da yanlış bir haber ve bilgi değildir. Zaten o ağacın meyvesinde bir ebediyet duygusunu, bir ebediyet cezbesini Hz. Adem de hissetmiştir. Şeytanın da böyle bir bilgiyi bildiği, en azından tahmin ettiği görülmektedir. Burada Şeytanın maksadı Ademin meyveyi yiyerek Allah&#;a isyan etmesini sağlamaktır. Bu sayede onun da cennetten kovulacağını zannederek, güya ondan intikam almış olacaktır. İşin aslında insan için ebediyet yolu bu yasak meyvenin yenmesi ile açılmıştır. Bilgi doğrudur, ancak fiil bir hata sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Demek ki insan için ebediyet yolu belli başlı hatalar sonucunda ortaya çıkacaktır. Hata yapılacak ki doğru bulunsun, günah işlenecek ki af vuku bulsun, ölüm görülsün ki ebediyetin değeri bilinsin. İşte insanlığın tüm terakkisi bu yolla olmuştur ve olmaktadır da&#;

 

Benzer konuda makaleler:

Şeytan cennetten kovulduğu halde, nasıl Hz. Adem'e yasak meyveyi yemesi için vesvese vermiştir?

İnsanın asıl vatanı Cennettir. Bu bakımdan ilk insan Cennette yaratılmıştır. Hz. Âdem ( a.s) cennete olmakla beraber, Allah onları o haliyle cennette bırakmak için yaratmamış, onları daha ulvi bir gaye olan çoğalma ve imtihan vesilesi olmak gibi büyük bir gaye için yaratmıştı. Bu hikmetten onların malum hatayı işlemelerine meydan verdi.

Allah Teâla günah işleme kabiliyeti olmayan meleklerle, hiç sorumlu olmayan hayvanları yaratmıştır.

Bu iki varlıktan başka, hem melekleri geçecek kadar mükemmel, hem de aklı olmayan hayvanlardan daha aşağı olacak kadar kötü olma özelliğindeki insanı yaratmıştır. İşte böyle bir varlığın hangi özellikleri taşıdığının anlaşılması için şeytan yaratılmıştır.

Mesela, altın ve bakırın karışık halden ayrılması için ateşte kaynatılması gibi, insan denen varlığın iyi ve kötü huylarının birbirinden ayrılması, iyi huylu Ebu Bekir (ra) ile kötü ruhlu Ebu Cehil'in anlaşılması için Allah şeytanı ateşten yaratmıştır.

Ayrıca ambardaki çekirdeklerin ağaç olması için toprağa atılması gerekiyor. Görünüşte toprak altı karanlık ve sıkıcıdır. Ancak ağaç olmanın yolu oradan geçiyor. Binlerce sene ambarda kalsa ağaç olamıyor.

İşte Allah, cennet ambarında duran babamız Âdem Peygamberi (as) dünya tarlasına gönderiyor. Ağaç olarak Cennete dönmesi için de şeytan ateşine oturtuyor. İbadet toprağına gömüyor. Böylece ağaç olarak Cennete geri dönüyor. Bizim durumumuz da böyledir.

İnsanın aklını meşgul eden ve zihnini yoran hadiselerden birisi de, Hz. Âdem (as)'in cennetten çıkarılışı, dünyaya gönderilişi ve bu hadiseye de şeytanın sebep oluşudur. Bazı kimselerin aklına şöyle bir soru gelmektedir:

“Eğer şeytan olmasaydı, Hz. Âdem cennette kalacak ve biz de orada mı bulunacaktık?”

Bu konunun izahında, Cenab-ı Hakk'ın, Hz. Âdemi (as) yaratmazdan önce meleklerle olan konuşmasına dikkat edelim. Bakara Suresinde şöyle anlatılmaktadır:

“Hani, Rabbin meleklere, 'Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım.' dedi. Onlar, 'Bizler hamdinle sana tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun?' dediler. Allah da onlara, 'Sizin bilemeyeceğinizi herhalde ben bilirim.' dedi.” (Bakara, 2/30)

Ayet-i Kerimenin mealinde de görüldüğü gibi, Cenab-ı Hak daha Hz. Âdemi (as) yaratmadan önce insan nevini yeryüzünde var edeceğini haber vermektedir. Yani insanların cennette değil de, dünyada yaşayacaklarını bildirmektedir. Şeytanın Hz. Âdemi (as) aldatması, insanın dünyaya gönderilmesine sadece bir sebep olmuştur.

Diğer taraftan, meleklerden farklı olarak insana nefis ve şehevi hisler verilmiştir. Bu hislerin akislerinin görülmesi için insanların dünyaya gönderilmesi, onlara bazı sorumlulukların verilmesi ve bir imtihana tabi tutulması gerekliydi. Ta ki, insan bu imtihan ve tecrübe sonunda ya cennete layık bir kıymet alsın, yahut cehenneme ehil olacak bir vaziyete girsin.

Şeytanın cennete girişi ve Âdem (as) ile Havva'ya yaklaşması konularında Kur'an ve sahih hadislerde fazla bilgi yoktur.

Hasan Basri Hazretleri demiştir ki: “Yüce Allah’ın vermiş olduğu bir kuvvet ile şeytan yerden göğe veya cennete vesvese ulaştırabilmiştir.” 

Bazı tefsirciler şöyle der: “Âdem ve Havva, bazen cennetin kapısına yakın gelirler, şeytan da dışardan gözetir, yaklaşırdı; vesvese bu şekilde meydana geldi.” 

Şeytanın cennetten kovulması, dışarıdan vesvesesini ulaştırmasına engel olmayacağından, bu konuda bir zıtlığın olmayacağı sonucuna varabiliriz. Allah, imtihan gereği olarak, şeytanın vesvesesini Hz. Adem aleyhisselama işittirmiştir.

Ayrıca Kur'an'da geçen kelimelerin hangi anlamda kullanıldığı çok önemlidir. Peygamberlerin masum olduğu düşünülürse bunun kesinlikle bilinçli bir isyan olmadığı açıkça anlaşılır.

Nitekim bundan önceki ayetlerde olay anlatılırken Hz. Adem (as)'in bu sözü unuttuğu belirtilir:

"Doğrusu bundan önce Âdem'e (bu ağaçtan yeme diye) emrettik, fakat unuttu ve biz onda bir azim (bir kararlılık) bulmadık." (Taha, 20/)

Demek Hz. Âdem (as)'in bu davranışı Allah'ın emrine karşı gelmek gibi bilinçli bir hareket değildir. Bu nedenle ayeti bizim anladığımız isyan olarak değil şöyle anlamak mümkündür:

"Bunun üzerine ikisi de o ağaçtan yediler. Hemen ayıp yerleri kendilerine açılıp görünüverdi. Ve üzerlerine cennet yaprağından örtüp yamamaya başladılar. Âdem Rabbinin emrinden çıktı da şaşırdı." (Taha, 20/)

Peygamberler Günah İşlemez

Günahlar, büyük ve küçük olmak üzere iki kısımdır. Büyük günahların başlıcaları şunlardır:

Adam öldürme, zina, içki içme, ana babaya karşı gelme, kumar, yalancı şahitlik, dine zarar verecek bid'atlara taraftar olmak.1

Bütün peygamberler gerek peygamberliklerinden önce, gerekse peygamberliklerinden sonra hiçbir şekilde büyük günah işlememişlerdir.

Ancak, bazı peygamberler hata yoluyla, unutmak veya daha iyiyi terk etmek suretiyle bizim bildiğimiz şeklin dışında "zelle" denen bazı hatalar işlemişlerdir.2 Hz. Adem (as)'in Cennette iken yasak ağacın meyvelerinden yemesi zelleye misal olarak verilebilir. Hz. Âdem (as), yasak meyvelerden yemekle bizim bildiğimiz mânâda bir günah işlememiş, daha iyi olanı terk etmiştir. Neticede de, bu hatalarından dolayı Cennet nimetlerinden mahrum kaldılar. Cennette günah ve sevap mefhumunun olmaması bu günahın, bilinenden başka bir şeklinin olduğu da anlaşılır.

Cennet nimetlerinden birisi de, orada "tuvalete gitme" gibi bir ihtiyacın mevcut olmadığıdır.3 Cennette yenip içilen şeylerin artıkları olmadığından Hz. Âdem (as) ve Havva, Cennette büyük ve küçük abdest yapmıyorlardı. Avret mahalleri elbise veya bir nurla kendilerinden gizlenmişti.4 Yasak ağacın meyvelerinden yemeleri avret yerlerinin açılmasına, küçük ve büyük abdest gibi eza verecek şeylere sebep olacağı için, Cenab-ı Hak o ağaçtan yemelerini men etmişti.5 Nitekim, yasak ağacın meyvelerini yedikleri anda, daha önce hiç görmedikleri avret yerleri açılıverdi. O yerlerin açılması uygun olmadığı için yaprakla örtünmeye başladılar.6

Hz. Âdem (as)'in yasak ağacın meyvesinden yiyerek Cennetten çıkarılmasında kaderin hissesini unutmamak gerekir. Çünkü, Cenab-ı Hakk'ın insanı yaratmasındaki hikmet ve maksadın gerçekleşmesi, ancak Hz. Âdem (as) ve Havva'nın Cennetten yeryüzüne inmesiyle mümkün olmuştur.

Ebu'1-Hasen-i Şâzelî, Hz. Âdem'in zellesi hakkında şöyle der:

"Ne hikmetli bir günah ki, kıyamete kadar gelecek insanlara tövbenin meşru kılınmasına sebep olmuştur."7

Dipnotlar:
1. Barla Lahikası, s.
2. Muvazzah ilm-i Kelâm, s; Fıkh-ı Ekber Şerhi, s; Risale-i Hamidiye, s.
3. Müslim, Cennet:
4. Tefsîr-i Kebir , ; Hak Dini Kur'ân Dili,
5. Hülasatül-Beyan ,
6. A'raf Sûresi,
funduszeue.info-i Hamidiye ,s.

Sorularla İslamiyet

İslam ve İhsan

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır.Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.


Yasak meyve, insanların ilk yaratıldığında yasaklanmasına rağmen yedikleri meyvedir. Daha çok elma olarak bilinir; ancak İslam&#;da meyve olarak geçmemektedir. Daha çok, yapılan işin kötülüğüne (Tanrı&#;nın emrine isyan) dikkat çeken bir yaklaşım vardır.

Elma dinimizde neden yasak?

&#; Bu yasak, cennetin tenasül yeri olmadığına, bu yasak meyvenin içinde ise, başta cinsel dürtüler olmak üzere insanî duyguların ortaya çıkmasına yardımcı olan sırları barındırdığına, insanlık ailesinin devam etmesi için uygun bir zemin olan dünyaya yerleşmenin gereğine bir işaret sayılabilir.

Yasak Elma dizisi hikayesi nedir?

Zeynep ve Yıldız birbirinden farklı karakterlere sahip olan iki kardeştir. Birbirlerine çok düşkün olan kardeşlerden Yıldız&#;ın hayatı aldığı teklifle bambaşka bir hal alır. Zengin olmanın hayalini kuran genç kızın önüne büyük bir fırsat gelmiştir.

Yasak elma hikayesi gerçek mi?

Nesrin Cavadzade, Şevval Sam ve Eda Ece başrolünü paylaştığı Yasak Elma dizisi konusu meğerse gerçek bir hikayeden esinlenmiş Feryal Gülman ve Kemal Gülman evliliği boyunca ve boşanma süresince ilham alındığı dedikodusu üzerine bu diziye olan merak ve ilgi bir kat daha arttı.

Hz Âdem yasak elma nedir?

Daha çok elma olarak bilinir ve Hz. Adem ile Hz. Havva tarafından yenilmiştir. Yasaklı olmasına rağmen iblisin oyunuyla bu meyveyi yiyen Adem ile Havva Allah tarafından cennetten kovulup dünyaya gönderilmişlerdir.

Elma dinimizde neden yasak?

&#; Bu yasak, cennetin tenasül yeri olmadığına, bu yasak meyvenin içinde ise, başta cinsel dürtüler olmak üzere insanî duyguların ortaya çıkmasına yardımcı olan sırları barındırdığına, insanlık ailesinin devam etmesi için uygun bir zemin olan dünyaya yerleşmenin gereğine bir işaret sayılabilir.

Havva anamız nasıl yaratıldı?

Augustin, Havvâ&#;nın Âdem&#;in kaburga kemiğinden yaratılmasında sembolik bir değer görür. Buna göre Havvâ, erkeğin gücünden faydalanması istendiği için onun kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Erkekte ise alınan kaburga kemiğinin yerine ona kadın yumuşaklığını veren et konmuştur.

Hz Ademin boyu ne kadar?

Filler ortalama 3 ile 4 metre boyundadır ve ağırlıkları 4 ile 7 ton arasıdır. İslami kaynaklarda Adem&#;in boyunun 18 metre ve eninin de 10 metre olduğu söyleniyor. Aynı zamanda da ilk insan olduğu söyleniyor. Eğer ilk insan bu kadar büyükse ve biz onun soyundan geliyorsak evrimsel süreçte gittikçe küçülmüşüzdür.

Yasak Elma ender gerçekte kim?

Şevval Sam kimdir? 11 Kasım tarihinde İstanbul&#;da doğmuştur. Annesi şarkıcı Leman Sam, babası Selim Sam&#;dır. İlk ve ortaokulu Etiler&#;deki Hasan Ali Yücel İlkögretim Okulu&#;nda okumuştur.

Yasak Elma dizisi neden yasaklandı?

TVde yer alan habere göre, dizinin yapımcıları İstiklal Caddesi&#;nde meydana gelen ve 6 yurttaşımızın hayatını kaybettiği terör saldırısı nedeniyle dizinin yeni bölümünü yayınlamama kararı aldı. Yasak Elma dizisi önümüzdeki pazartesi yeni bölümleriyle ekranlarda olacak.

Yıldız Argun kimlerle evlendi?

Yıldız Yılmaz (Argun) Zenginlik uğruna Ender&#;in teklifini kabul eden Yıldız&#; Yıllar önce Kemal ile bir gün evli kalmış, Bir plan sonucu Halit ile evlenmiş ve Halit Can&#;ı doğurmuş.

Kuranda geçen yasak meyve nedir?

Yasak meyve, insanların ilk yaratıldığında yasaklanmasına rağmen yedikleri meyvedir. Daha çok elma olarak bilinir; ancak İslam&#;da meyve olarak geçmemektedir. Daha çok, yapılan işin kötülüğüne (Tanrı&#;nın emrine isyan) dikkat çeken bir yaklaşım vardır.

Yasak meyve cinsel ilişki mi?

Kadının Havva şahsında rûhsal olarak kötülenmesiyse “yasak meyve” etrafında sembolize edilir. Yasak meyveye herkes farklı bir anlam yüklemiştir, ama en çok kabul gören görüş “cinsellik”tir. Havva, yasak meyveyi yedikten sonra cinsellikle tanışmış ve kirlenmiş olarak yeryüzüne sürülmüştür Âdem&#;le birlikte.

Cennetteki yasak ağaç nedir?

mitolojiye göre cennette iki yasak ağaç vardır biri , bilgi ağacı diğeri ise hayat ağacıdır. havva ile adem&#;in dokunduğu ağaç bilgi ağacıdır . hayat ağacını ise havva ile adem &#;in bu hatasından sonra tanrı saklamıştır.

Hz Adem ve Havva yasak meyveyi yiyince ne oldu?

Hz. Havva Hz. Adem&#;e yasak meyveyi yedirdiği için, kadınlar hayız olduğu ve mirastan yarı pay aldığı söylenmektedir.

Hz Âdem neden ceza aldı?

Hadiste bildirildiğine göre: Hz. Musa (as), Hz. Adem (as)&#;e &#;&#;İnsanları işlediğin günah sebebiyle cennetten çıkardın.&#; suçlamasına, &#;Allah&#;ın beni yaratmadan önce hakkımda takdir etmiş olduğu bir iş konusunda mı beni yargılıyorsun?&#; cevabını vermiş&#;

Havva elmayı neden yedi?

İnsan psikolojisine göre yasaklanan bir hususa dikkat, merak ve ilgi artar. Bu durumu farkeden İblis usulca funduszeue.info&#;e sokularak “Ey Âdem! Sana ebedîlik ağacını ve yok olmayan bir saltanatı göstereyim mi?” Bunun üzerine funduszeue.info ve Havva Allah&#;a itaatsizlik ederek meyveyi yediler.

Kuranda geçen yasak meyve nedir?

Yasak meyve, insanların ilk yaratıldığında yasaklanmasına rağmen yedikleri meyvedir. Daha çok elma olarak bilinir; ancak İslam&#;da meyve olarak geçmemektedir. Daha çok, yapılan işin kötülüğüne (Tanrı&#;nın emrine isyan) dikkat çeken bir yaklaşım vardır.

Yasak elma kuranda geçiyor mu?

Dilediğiniz yerden yiyin. Fakat şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz. “ (Araf Suresi, Ayet) Cenâb-ı Hak ağacı ve meyveyi yasaklama ile Hz. Adem ve Havva&#;nın meyveye karşı istek, arzu, merak duygularını tahrik etmiştir.

Hz Havva yasak meyveyi yemeseydi ne olurdu?

bu şekilde ise insanın ölümlü bir şekilde yaratılacağı ve kendisine biçilen belirli bir süre (ömür) kadar dünyada kalacağı belirlenmiştir. hayatta kalabilmesi ve ihtiyaçlarını giderebilmesi için yine topraktan geleceklere mahkum edilmiştir.

Cennette yasak meyveyi ilk kim yedi?

Daha en başından, ilk kadın tasviri; Havva Anamızın Cennet Bahçe&#;lerinde mutlu mesut gezerken, iblis yılanın sözüne kanıp, merakına yenik düşerek yasak meyveyi yemesi ve Âdem&#;e de yedirmesi ile başladı.

Elma dinimizde neden yasak?

&#; Bu yasak, cennetin tenasül yeri olmadığına, bu yasak meyvenin içinde ise, başta cinsel dürtüler olmak üzere insanî duyguların ortaya çıkmasına yardımcı olan sırları barındırdığına, insanlık ailesinin devam etmesi için uygun bir zemin olan dünyaya yerleşmenin gereğine bir işaret sayılabilir.

Ilk üreme nasıl oldu?

Kur&#;ân ve Sünnet temelli İslamî anlayışta topraktan yaratılan Hz. Âdem ve daha sonra ona eş olarak yaratılan Havvâ ilk insanlardır. Onların çocuklarından oluşan ilk nesil kendi aralarında evlendirilmiştir. Elimizdeki hadîs rivâyetleri ve geçmişten günümüze yapılan ayet tefsirleri de bu yöndedir.

Şeytan cennete nasıl girdi?

İblis onları saptırmak istediği vakit yılanın karnına yahut ağzına girdi. Yılan dört ayaklıydı ve Allah&#;ın yarattığı hayvanların en güzeliydi. Horasan devesine benziyordu. Yılan cennete girince İblis de onun karnında yahut ağzında cennete girdi.

Adem ile Havva kaç yaşında öldü?

&#;Adem soyunun öyküsü: Tanrı insanı yarattığında onu kendine benzer kıldı. Onları erkek ve dişi olarak yarattı. Yaratıldıkları gün onlara &#;İnsan&#; adını verdi. &#; Adem toplam yıl yaşadıktan sonra öldü.&#;

Havva anamız kaç doğum yaptı?

İlk insan olan Hz. Adem (a.s)&#;ın eşi olan Hz. Havva (a.s)&#;ın ikiz ve biri kız diğeri erkek olmak üzere yirmi batında toplamda 40 çocuk doğurduğu nakledilmektedir.

Kategoriler Tl

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası